Heykeller
şehri Bratislava
Çekoslavakya’nın
dağılması sonucu ortaya çıkan iki devletten
biri olan Slovakya, 01 Ocak 1993
yılında bağımsızlığını kazandı. Hem Çek Cumhuriyeti hem de Slovakya AB üyesidir.
Başkent Bratislava 450 bine yakın nüfusu
ile ülkenin en kalabalık şehridir ve gerçekten harika bir konuma sahiptir. Orta
Avrupa turlarının vazgeçilmez ekstra turu olan şehir, bu güzel konumunun avantajlarını
yaşamaktadır.
Şehre Ulaşım: MR Stefanika havalimanı şehre 7 km mesafede bulunmaktadır ancak Türkiye’den direk ulaşım bulunmaktadır. Havalimanından şehir merkezine ulaşım için otobüsler bulunmaktadır. Şehre ulaşmanın en kolay yolu Viyana üzeridir. Avrupa’da birbirine en yakın iki başkent olma özelliğine sahiptir ve 50 km uzaklıktaki Viyana’dan tren veya otobüs ile ulaşabilmek mümkündür.
Şehir içi ulaşım: Şehrin her yerine otobüs ve tramvaylar ile ulaşabilirsiniz ancak görülmesi gereken tüm turistik noktalar yürüme mesafesindedir. Bratislava City Card (10 €) ile hem tüm toplu taşıma araçlarından hem de müzelerde dahil belli başlı yerlere ücretsiz veya indirimli girebilirsiniz.
Şehre Ulaşım: MR Stefanika havalimanı şehre 7 km mesafede bulunmaktadır ancak Türkiye’den direk ulaşım bulunmaktadır. Havalimanından şehir merkezine ulaşım için otobüsler bulunmaktadır. Şehre ulaşmanın en kolay yolu Viyana üzeridir. Avrupa’da birbirine en yakın iki başkent olma özelliğine sahiptir ve 50 km uzaklıktaki Viyana’dan tren veya otobüs ile ulaşabilmek mümkündür.
Şehir içi ulaşım: Şehrin her yerine otobüs ve tramvaylar ile ulaşabilirsiniz ancak görülmesi gereken tüm turistik noktalar yürüme mesafesindedir. Bratislava City Card (10 €) ile hem tüm toplu taşıma araçlarından hem de müzelerde dahil belli başlı yerlere ücretsiz veya indirimli girebilirsiniz.
Gezilecek yerler:
Bratislava’ya geldiğimizde ilk dikkatimizi çeken üzerinden geçtiğimiz köprü oluyor. Tuna nehri üzerinde mimarisi ile dikkat çeken 3 adet köprünün hem en çok kullanılan, hem de mimarisi ile göze en hoş gelen bu köprünün adı Most SNP. 1972 yılında kullanıma açılan köprü, tek bir direk üzerine asılıdır. 431 metre uzunlukta, 21 metre genişlikte ve 80 metre yükseklikteki köprünün üzerinde bulunan gözlem kulesi UFO’ya benzemektedir. Asansör ile çıkılan UFO gözlem kulesi olarak adlandırılan bu seyir bölümünde ayrıca restoran bulunmaktadır. Apollo ve Old Bridge köprüleri de mimari anlamda güzel olmakla beraber maalesef SNP köprüsünün gölgesinde kalmaktalar.
Bratislava’ya geldiğimizde ilk dikkatimizi çeken üzerinden geçtiğimiz köprü oluyor. Tuna nehri üzerinde mimarisi ile dikkat çeken 3 adet köprünün hem en çok kullanılan, hem de mimarisi ile göze en hoş gelen bu köprünün adı Most SNP. 1972 yılında kullanıma açılan köprü, tek bir direk üzerine asılıdır. 431 metre uzunlukta, 21 metre genişlikte ve 80 metre yükseklikteki köprünün üzerinde bulunan gözlem kulesi UFO’ya benzemektedir. Asansör ile çıkılan UFO gözlem kulesi olarak adlandırılan bu seyir bölümünde ayrıca restoran bulunmaktadır. Apollo ve Old Bridge köprüleri de mimari anlamda güzel olmakla beraber maalesef SNP köprüsünün gölgesinde kalmaktalar.
Köprüden
geçip küçük meydanda, veba sütunu (Morovj stlp) önünde durup, çevremize göz
gezdiriyoruz. Uzaktan bizi Bratislava Kalesi (Bratislavsky Hrad-Bratislava
Castle) çağırıyor. Yürüme mesafesinde olduğunu bilmemize rağmen, yorulup şehri
gezememe düşüncesi ile iç geçirerek kendimizi engelliyoruz. Gezemedik ama kale ile
ilgili notlarımızı paylaşalım; Kale 9. yy.da inşa edilmiş, 1811 yılında çıkan
bir yangında büyük zarar görmüş ama 2. Dünya savaşından sonra aslına uygun
olarak yeniden inşa edilmiş. Kalede Slovak Ulusal müzesi (Slovenske Narodne
Muzeum) ve Tarih Müzesi (Historicke Muzeum) bulunuyor. Bulunduğumuz nokta bizi
şehrin içine götürecek caddenin başı ancak biz önce 85 m. yüksekliğindeki
kulesi ile dikkat çeken St. Martin Katedrali’ni (St. Martin Cathedral) görmek
istiyoruz. 1452 yılında tamamlanarak ibadete açılan katedral, kentin en büyük
dini yapısı konumundadır.
Şehrin
gezilecek yerlerinin neredeyse tamamını barındıran, eski şehir bölgesindeki tarihi
kent merkezidir. Araç trafiğine kapalı olan yol boyunca çok sayıda restoran,
cafe, hediyelik dükkanlar, restoranlar ve galeriler göreceksiniz. Daracık sokaklarda
isterseniz nostaljik arabalarla şehri tanıyın isterseniz keyifli bir yürüyüş yaparak
küçük ayrıntıları fark edin. Mesela tarihteki en eski eczane (Salvator apotheke),
Mozart’ın 6 yaşında iken geldiği bina veya kral yolu üzerinde olduğunuzu
gösteren caddenin ortalarındaki küçük metal plakalar bunlardan bir kaçıdır.
Eski kent
merkezindeki St. Micheal Gate bir zamanlar şehri çevreleyen surlardan geriye
kalan dört kapıdan birisidir. Zemininde dünyanın önemli şehirlerine uzaklığını
gösteren sıfır km. taşı ve 51 m. yüksekliğindeki kulesi ile dikkat çekmektedir.
7 katlı binanın üstüne çıkarak şehir manzarası seyredebilirsiniz. Kapı’nın
yakınındaki Hlavne Meydanı ve meydanda bulunan Roland Çeşmesi (Roland Fountain)
insanların önemli buluşma noktalarındandır. Aynı zamanda noel pazarının da
kurulduğu meydandaki Roland çeşmesi 1572 yılında kralın emri ile yapılmış ve
üstünde kralı şövalye zırhı içinde tasvir eden bir heykeli bulunmaktadır.
Bize
heykeller şehri başlığını attıran, çeşitli hareket tasvirleri yapar durumdaki
insan heykelleri eski şehrin pek çok yerinde yer almaktadır. Heykeller gerçekten
çok yaratıcı ve özgünler, turistin dilinden anlamak bu olsa gerek. Bütün
heykellerle de ilgili hikaye var. Bronz heykellerden biri, rögar kapağından poz
veren Cumil (Man at Work) adlı kanalizasyon işçisi heykeli. Heykeltraş Viktor
Hulik tarafından 1997 yılında yapılarak yerine yerleştirilen heykelin bir
hikayesi lağım temizlikçisinin işini bitirdikten sonra dinlenmesi anı, bir
başka hikaye ise sokaktan geçen kadınların eteklerinin altına baktığı
şeklindedir.
Bir diğer
heykel Schöne Náci heykelidir. Buradaki hikayelerden biri, Slovakların ünlü
playboyu olduğu, çok yakışıklı ve sempatik olduğu için de tüm kızlar ona
hayranlığı, diğer hikaye ise karşılıksız aşktan dolayı delirdiği ve 40 yıl
sokaklarda şık giysilerle dolaştığıdır.
Fransız
konsolosluğunun önünde bulunan ve Juray Melus tarafından yapıldığı yazan heykel
ise Napolyon’a benzeyen Fransız Asker
heykelidir. Bununla ilgili duyduğumuz bir hikaye savaş karşıtı bir Fransız
askerini betimlediğidir, bir başkası ise bunun Napolyon olduğudur. Bu tür
heykeller ile şehir merkezinde daha sıklıkla karşılaşacaksınız. Bizim heykeller
şehrimiz Eskişehir’imizin de kulaklarını çınlatıp heykel konusunu kapatalım.
Günümüzde
Slovak Ulusal Tiyatro ve Bale Topluluğu tarafından kullanılan Slovak Ulusa
Tiyatro Binası (Slovenske Narodne Divadlo = Slovak National Theatre) şehrin en
gurur duyulan binalarının başında gelmektedir. Viyanalı mimarlar Fellner ve
H.Helmer’in tasarımı olan binanın yapım yılı ise 1886’dır. Binanın önünde ise mimar
Tilger tarafından tasarlanmış bir havuz yer almaktadır. Havuzu ve tiyatro
binasını arkanıza aldığınızda ise göreceğiniz geniş ve uzun bir parkı boydan
boya yürüyecek olursanız bitim noktasında sizi tekrar başladığınız noktadaki
veba anıtı karşılayacaktır. Parkın ortasında ise ünlü Slovak şair Pavol
Hviezdoslav’ın elinde kağıt ve kalemi ile heykelini göreceksiniz. Son olarak
paylamak istediğimiz bilgi ise şehrin genelini görmek için tramvay gezisini
öneririz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder