16 Ocak 2017 Pazartesi

Göteborg


Stockholm'den başladığımız İsveç gezimizin, ikinci durağı olan Karlstad sonrası, üçüncü durağı Göteborg'dayız. İsveç'in başkenti en büyük şehri iken Göteborg, yaklaşık 500 bin merkezi nüfusu ile, ikinci büyük şehridir. Diğer İskandinav şehirlerinde olduğu gibi burada da insana huzur veren bir sessizlik göreceksiniz. Bir liman kenti olduğu için ülkenin de önemli çıkış noktalarındandır.
Şehre ulaşım: Göteborg iki havaalanına sahiptir. Şehir merkezine yaklaşık 20 km. uzaklıktaki Landvetter Airport diğer havaalanı olan Şehir Havaalanına (City Airport) göre daha büyüktür. Muhtemel siz de Landvetter havalimanını kullanacaksınız, çıkışta bineceğiniz otobüs ile son durak olan Central Station'a ulaşabilirsiniz ancak otobüse binmeden biletinizi alın çünkü nakit geçmemekte. Pahalı bir ülkede olduğunuz için taksi ile ulaşım konusunda iyi düşünmenizi tavsiye ederiz.
Şehir içi ulaşım: 11 farklı ağ ve 150 km.lik uzunluk ile muhteşem bir tramvay hattı bulunmaktadır. Genelde mavi renkli ve eski taramvaylara ilave otobüs seferleri ile şehrin her yerinde kolayca ulaşacağınız kiralık bisikletler tüm ihtiyacınızı karşılayacaktır.Hele bir de rahat ayakkabılarınız var ise zaten bunlara da çok ihtiyacınız olmayacaktır.

Gezilecek yerler: Göteborg'un içini gezmeye başlamadan önce yolumuzun üzerinde olduğu için Masthugget Kilisesi'ne (Masthugget Church) uğruyoruz. Bulunduğu konum itibari ile şehrin deniz feneri olarak kabul edilebilir. Şehrin yukarısında ve hakim  konumdaki kiliseyi dışarıdan görüp şehrin manzarasını seyretmek için hızlı hareket ediyoruz.



Şehir içinde ise gezimizin başlangıç noktası Götaplatsen meydanı oluyor. Meydanda düzenleme çalışmaları olduğu için biraz karmaşa vardı ama meydan ortasındaki Poseidon heykeli ve çeşmesi yinede devasa görünümü ile göz kamaştırıyor. Bu muhteşem Poseidon (Yunan mitolojisinde deniz tanrısı) heykeli usta heykeltraş Carl Milles'in eseridir. Heykelin arkasında bulunan bina ise Göteborg Sanat Müzesi'dir (Göteborgs Konstmuseum). 



Heykelin solunda Konserthuset, sağında ise şehir tiyatrosu (Stadsteatern) ve onun yakınında şehir kütüphanesi (Stadsbiblioteket) ile Lorensbergs Teatern binaları bulunmaktadır. Sizi meydandan nehir kenarına götürecek geniş cadde ise Kungsportsavenyen (avenyen = cadde) caddesidir ki yerellerin kısaca aveny dedikleri bu cadde üzerinde bir çok Galeri ile, meraklıları için söyleyelim, Hard Rock Cafe bulunmaktadır.


Aveny caddesinin sonlarına geldiğinizde sağ tarafta şehrin akciğeri olan ve çok geniş bir alana yayılan Trödgardsföreningen Parkı göreceksiniz. Yazları binlerce çiçekle renklenen park, heykellerle adeta açık hava sanat müzesi gibidir. Caddenin karşısında ise bir başka sanat yuvası Stora Teatern binası bulunmaktadır.



Göteborg'un en eski kilisesi Domkyrkan, Kral Gustav II Adolf'un şehri 1621 yılında kurmasından hemen sonra inşa ediliyor. Kilise'den sonra civarındaki harika caddelerde kaybolmanızı öneririz. Özellikle Magasinsgaten, Vastra Hamngatan, Kungsgaten ve Vallgatan caddeleri büyüklü küçüklü çok sayıda mağazaya ev sahipliği yapan caddelerdir.



Caddelerde gezmekten yorulduğunuzda veya acıktığınızda, Domkyrkan'a çok yakın olan Stora Saluhallen derdinize  derman olacaktır. Saluhallen her türden yiyeceği bulabileceğiniz bir çarşıdır. Göteborg'a özel olan patates püresi (Halv Special) ve çikolatalı içecek olan Pucko burada tadılabilir.  Dinlendiniz ve gezmeye hazır iseniz Saluhallen'den çıktığınızda karşınızda Kungsportsplatsen meydanı göreceksiniz. Meydanda Kral IV Charles'ın at üzerindeki heykelini görerek gezimize kaldığımız yerden devam edebiliriz.



Heykelin önündeki  Östra Hamngatan caddesi boyunca yürümeye devam edin, nehir üzerindeki köprüden geçtiğinizde solunuzdaki meydan Gustav Adolfs Torg'dur. Meydandaki heykele bakan bina  Belediye Binası (Göteborgs Radhus), yanında Christinae Kyrka (kyrka = kilise) ve onun da yanında Şehir Müzesi (Göteborgs Stadsmuseum) bulunmaktadır. Yine aynı bölgede ana tren garı ile Nordstan AVM'ye ise maalesef gitme şansı bulamadık.


Son olarak gezdiğimiz gezi noktası, bir İskandinav klasiği olan Opera Binası (GöteborgsOperan). İskandinav başkentlerinde olduğu gibi yine nehir kenarında ve yine benzer mimaride ve yine ille de görülesi güzellikte. Çevrede ilginizi hemen çekecek olan, bugün restoran ve otel olarak kullanılan, limanda sergilenen eski bir viking gemisi ile kırmızı rengi ve mimarisi ile ruja benzediği için yereller tarafından ruj anlamına gelen Lipstick diye adlandırdıkları Skandkaskrapan kulesidir.





Her şey kötüye gittiğinde kendine bir tatil ısmarla”   Betty Williams












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder