7 Nisan 2018 Cumartesi

Palermo

Sicilya gezimizde 3. ve 4. günümüzü geçireceğimiz, kültürel, ekonomik ve turistik başkent Palermo'dayız. Mafyanın doğduğu şehir olarak tanınıyor ama doğrusu bizi daha çok ilgilendiren, Palermo'nun 2018 Dünya Kültür Başkenti seçilmesi oluyor. Yaşadığımız 2 gün içerisinde mafyaya ait sadece tişört ve magnet görmüşken kültürel zenginliğine ise doyamadık. Palermo, adını büyük liman anlamına gelen "Panormus" tan alıyor. M.Ö. 734 yılında Fenikeliler tarafından kurulmuş. Palermo'da havalimanı bulunuyor ancak ülkemizden Sicilya'ya havayolu ile ulaşımda özellikle Catania kullanılıyor ancak isterseniz İtalya'nın başka şehirlerinden aktarmalı olarak buraya ulaşmak mümkün. Havalimanından 30 dk. da bir kalkan otobüsler ile yaklaşık 45 dk. da şehre ulaşabilirsiniz.
Şehir içerisinde ise ana ulaşım aracı, çok yaygın bir ağa sahip olan otobüsler. Raylı sistemi ise turistik noktalardan geçmediği için kullanışlı değil. Otobüsler AMAT firmasına ait, biletleri tabacco büfelerden alabilirsiniz, otobüs içerisinde bilet satışı yok. Tek kullanımlık bilet (biglietto ordinaria) 1.40 € ve 90 dk. geçerli, günlük sınırsız bilet 3.50 €, 2 günlük sınırsız bilet 5.70 € ve 3 günlük sınırsız bilet 8 €. Biletinizi otobüs içerisinde makineye mutlaka okutun. Bir gün içerisinde 3 kez kontrole denk geldik, şaka yapmıyoruz. Bu arada ulaşımla ilgili tüm bilgilere www.amat.pa.it adresinden ulaşabilirsiniz.
Şehirdeki gezimize pratik bir bilgi ile başlayalım. Üç önemli cadde bulunuyor. Bunlardan biri, Porta Nuova adlı şehir kapısından başlayıp denize kadar giden Via Vittorio Emanuele, diğeri bu caddeyi kesen, Via Maqueda ile başlayan ve Via della Liberta ile devam eden cadde, üçüncüsü ise merkez istasyondan (Stazione Centrale) başlayıp, Teatro Politeama'ya kadar uzanan Via Roma caddesi. Görülmesi gereken turistik noktalar bu üç cadde üzerinde veya civarında bulunmaktadır.
Biz gezimize Independenza Meydanı'ndan  (Piazza Independenza) başladık ve şehir kapılarından biri olan Porta Nuova önünde bir süre durup kapıyı inceledik. Kapı girişinde ikisi sağda, ikisi solda bulunan heykeller ile 1571 yılındaki İnebahtı Savaşı'na gönderme yapılıyormuş. Kıbrıs'ın alınması ve İnebahtı'da donanmanın yenilmesi sonrasında Sokullu Mehmet Paşa'nın sakal-kol örnekleri ile söylediklerini meğerse onlarda tam tersini bizim için söylüyorlarmış, kesik kollu ve aman dileyen heykeller bunu temsil ediyormuş. Porta Nuova'dan girdikten sonra  sağdaki görkemli uzun bina Kraliyet Sarayı (Palazzo Reale / Palazzo dei Normanni)  ve içerisindeki muhteşem mozaikleriyle Cappela Palatina. Biraz ilerlerinde ise San Giovanni degli Eremiti Kilisesi yer alıyor. 





Sarayın önündeki güzel park Villa Bonanno. Parkta, orjinali 1662 yılında Habsburg Philip IV onuruna yapılan, 1848'de yok edilmesinden sonra yeniden yapılan bir anıt ile Roma kalıntıları da bulunmaktadır.



Parktan çıktıktan sonra şehrin gururu Palermo Katedrali (Cathedrale di Palermo) karşımıza çıkıyor. Katedral, Avrupa'nın en büyük 3. kilisesi. Bizanslılar 7. yy.da inşa etmeye başlıyorlar ancak tamamlanması 18.yy. da oluyor. Bir dönem cami olarakta kullanılıyor, yani dönüşümler geçirerek günümüze ulaşıyor. Katedralin içi de dışı gibi çok güzel. Fotoğraflarımızı çekip dışarı çıktığımızda artık Via Vittorio Emanuele caddesi üzerindeyiz. Trafiğe kapalı cadde üzerinde, deniz istikametinde yürümeye başlıyoruz.




Yol üzerinde tarihe yolculuk yapar gibiyiz. Sağımızda, kapısını çok beğendiğimiz Salvatore Kilisesi (Chiesa del Santissimo Salvatore), ilerliyoruz yine sağımızda Carlos V Heykeli (Statue of Carlos V) ve arkasında bir meydan. Meydandaki tarihi bir bina özellikle dikkat çekiyor, Palazzo Alliata Villafranca adlı bu saray müze olarak kullanılıyor. Bizce Palermo'nun en güzel binası. İçerisinde sayısız sanat eserine ve zaman zaman çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Heykelin karşısında yani caddenin sol kolunda bir başka saray var ve yine burası da müze olarak kullanılıyor, Sanat Müzesi (Palazzao Riso).


Yürümeye devam ediyoruz ve Quattro Canti'ye geliyoruz. Burası 4 yol ağzı ama daha önce hiç bir yerde görmediğimiz mimariye sahip. Epey zaman burada kalıp, çeşmeleri (dört çeşme 4 mevsimi temsil ediyor), heykelleri ve bunların bulunduğu binaları inceleyip keyifleniyoruz.Sağa döndüğümüzde çıplak heykeller ile süslü dev çeşme (Fontana Pretoria) ve Pretoria Meydanı'nı (Piazza Pretoria) görüyoruz. Heykellerden dolayı buraya Utanç Meydanı da deniyor. 



Çeşmenin arkasındaki güzel bina Santa Caterina Kilisesi (Chiesa di Santa Caterina). Kilisenin yan tarafına geçtiğimizde bir meydan bulunuyor. Burada o dönem cami olarak yapılmış, bugün katolik kilisesi olan Church of San Cataldo ve onun da yanında Santa Maria dell'Ammiraglio Kilisesi bulunuyor.


Palermo'nun önemli caddelerinden bir başkası olan Via della Liberta'yı gezeceğiz. Caddenin bir ucu Özgürlük Heykeli (Statuo della Liberta) ile başlıyor. Bizim otelimiz de buraya 2 dk. yürüme mesafesinde ve günlük sınırsız biletimiz de cebimizde. Kahvaltımızı yapıp Liberta Heykeli ile günün ilk fotoğrafını çekiyoruz. İkinci durağımız Via della Liberta'nın ortalarında yer alan İngiliz Bahçeleri (Giardino Inglese) oluyor. Güzel ve büyük bir park ancak çok fazla zaman kaybetmek istemiyoruz. Otobüsden bu kez Politeama Meydanı'nda (Piazza Politeama) iniyoruz. Meydanda yer alan Politeama Tiyatrosu (Teatro Politeama Garibaldi) üzerindeki atlı heykeller ile çok güzel bir bina ve aynı zamanda Palermo'nun da en önemli tiyatro binası. Meydan ise çok keyifli, resmen banka oturup, yaklaşık yarım saat sağımızı solumuzu seyrettik.



Meydandan bu kez Verdi Meydanı'na gitmek için otobüse biniyoruz. Meydandaki Opera Binası (Teatro Massimo) İtalya'nın en büyük ve Avrupa'nın 3.büyük Opera Binası. 1800'lü yıllarda inşa edilmiş ve günümüzde de opera ve bale gösterileri izleniyor. Baba III filminin bazı sahneleri ile final sahnesi de burada çekilmiş. Meydanda bulunan faytonlar ile keyifli bir tur alternatifini unutmayınız.




Palermo'da yürümekten en çok keyif aldığımız yer, Teatro Massimo ile Quatro Canti arası oluyor. Cadde hep kalabalık, mağazalar, restoranlar, hediyelik satan dükkanlar... Hele görüntü olarak bizim içli köfteye benzeyen ke palle denilen yiyeceği satan bir dükkan var, dolup taşıyor. Bir çok çeşidi var, biz yedik, yetmedi dönüşte yine yedik. Dün gezimizi sonlandırdığımız Quatro Canti'ye geldiğimizde ise bu kez sadece mimari değil, birbirinden çok farklı Palermolular da oluyor.




Geldiğimiz gibi tekrar Teatro Massimo'ya dönüyoruz. Buradan otobüse binerek üçüncü önemli cadde Via Roma'yı keşfetmek istiyoruz. Son durak olan Merkez İstasyon'da (Stazione Centrale) iniyoruz. Palermo'dan İtalya'nın bir çok yerine buradan gidebilirsiniz. İstasyonun önündeki meydanda (Piazza Giulio Cesare), Palermo'nun hemen her yerine hareket eden çok sayıda otobüsün durağı da bulunmaktadır.



Roma caddesi üzerinde bir süre yürüdüğümüzde güzel bir kilise (Chiesa di S. Domenico e Chiostro) görüyoruz. Kilisenin içinde, 1992 yılında ölen Giovanni Falcone'nin mezarı bulunuyor. Kilise önündeki sütunlu heykel de çok güzel. Ana cadde üzerinde doğrusu aradığımızı bulamıyoruz, biz de ara sokaklara dalarak arka sokakları geziyoruz. 



Palermo'da isteyip göremediğimiz Quatro Canti'den itibaren sahildeki şehir kapısı Porta Felice'ye uzanan kısım oldu. Başka bir deyişle Via Vittorio Emanuele eksik kaldı, bu nedenle sizleri de bilgilendiremiyoruz. Umarız eksiğimizi tamamlamak kısmet olur.   





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder